19 Haziran 2017 Pazartesi

Sanayi Devrimi ve Zenginleşen İngilizler

Büyük imparatorluklar ve eskiçağ uygarlıkları batının silahları, gemileri, tüccarları ve buharlı makinelerine teslim oldular. Sanayi Devrimi'nden sonra gelişen üretim gücüyle birlikte batının yaptığı kapitalist girişimin gelişmesi sadece zamana bağlıydı. Genel olarak baktığımız zaman batının en büyük gücü her zaman bilgiydi. Bilgiyi, bilgi edinmek amaçlı kullanarak geliştiler ve güçlendiler. 

Batının bilgi kaynağı

18.yüzyılda batının en önemli bilgi kaynağı denizlerdi. Demiryolu icadı daha tam olarak yaşanmadığı için deniz onlar için en hızlı ulaşım aracıydı. Diplerinde bulunan şehirlerden önce Dünya'nın öbür ucundan gelen deniz yolcularından bilgi alırlardı. Daha sonra 19.yüzyılda başlanan demiryolları ile artık diplerindeki şehirlerden de haberdar olmaya başladılar. Ancak genel olarak baktığımız zaman deniz İngilizler için başlı başına bir nimetti.

Denizin Nimetleri

İngilizlerde taşra kasabaları küçükte olsa birer kent yerine geçerdi. Ancak gerçek kentliler çevresinde bulunan taşralardaki insanlara aptal, kalınkafalı, cahil ve bağnaz gözüyle bakarlardı. Kent ve kır, tarım ve kent işleri olarak ayrılırdı. Başlarda soylular çevrelerindeki köylülerin sırtından geçinirdi. Köylüler tahıl ve hayvan ticareti yapar, çiftlik ürünleri işlerdi; orta sınıf halksa noter olarak soyluların malikanelerinde bulunur ya da bitmek bilmeyen davalarına bakardı. Ancak Sanayi Devrimi'nden sonra "sömürge" anlayışı ortaya çıktı. Kısaca önsöz söylemem gerekirse, İngilizleri başta çılgınlarca zenginleten pamuk endüstirisi; pamuk endüstirisinin geliri yavaşladığı an gelirlerine ivme kazandıran şey de demiryolları oldu. Sömürge ticareti pamuk endüstirisini yarattı ve besledi. Bristol, Glasgow ve özellikle köle ticaretinin merkezi olan Liverpool gibi büyük sömürge limanlarının hinterlandı gelişti. Yani anlayacağınız 18.yüzyılda deniz onlar için bir nimet oldu. 

Pamuk Endüstrisi'nin Ütopik Geliri

Pamuk Endüstrisi en büyük gelir kaynakları demiştim, öyle. 1789'da Robert Owen gibi eski bir manifatura tezgahtarı Manchester'da borç aldığı 100 sterlinle işe başlıyor, 1809'daysa New Lanark Fabrikaları'nı nakit 84.000 sterlin vererek satın alabiliyordu. Üstelik Owen'ın başarı öyküsü oldukça mütevazı bir başarı öyküsü, ötekileri siz düşünün. Hindistan Pamuklu dokumanın başını çekiyordu ancak Sanayi Devrimi'nden sonra Hindistanda başlayan endüstrisizleşme ve buna karşılık İngilizlerin hızlı üretimleri onları tek el haline getirdi. 1820'de Hindistan sadece 11 milyon yarda pamuk alırken 1840'da bu rakam 145 milyon oldu. Yani Hindistan'dan gördükleri pamuklu dokumayı sanayi ile hızlandırdılar ve tek el oldular. Pamuk Endüstrisi bir planör gibi arkasına bağlandığı sömürge ticaretinin çekmesiyle birlikte havalandı. 1750-1769 yıllarında sömürgelerin katkılarıyla İngilizlerin pamuklu ihracatı on kat arttı. Bu pazara giren bir İngilizin sömürglererle birlikte kazandığı para miktarı çok büyük boyutlardaydı. Latin Amerika, Napoleon Savaşları sırasında neredeyse tamamen İngiliz ithal mallarına bağımlı hale geldi. Bu kıta 1820'de Avrupa'nın dörtte biri, 1840'da ise Avrupa'nın neredeyse tamamı kadar İngiliz pamuklu giysisi satın almaya başladı. İngilizlerin pamuk endüstrisi resmen dünya tarihinde bir dönüm noktasıydı. Çünkü Avrupa her zaman doğuya sattığından fazlasını doğudan ithal etmişti ancak ibre artık tersine dönüyordu... Pamuklu imalatının bütün hammadeleri dışarıdan geliyordu. Dolayısıyla sömürgecilik ve kölelik sistemiyle çözüm buldular. 1830'da modern anlamda "endüstri" ve "fabrika" İngilizlerin pamuk alanları anlamına gelmekteydi. İngiltere'ye giren ham pamuk miktarı 1785'te 11 milyon libreden 1850'de 588 milyon libreye çıktı, üretimse 40 milyondan 2.200 milyon yarda kadar yükseldi. İngiliz ihracatının %50'si pamuk olmuştu. Eğer pamuk gelişirse ekonomi gelişiyor, pamuk düşerse ekonomi de geriliyordu.

Pamuğun Tökezlemesi

Toplumsal nitelikte bunalımlar bunun sonucunda baş gösterdi. Yeni ekonomiye geçiş toplumsal boyutta sefaleti ve hoşnutsuzluğu yarattı. Bankalar burjuva sınıfa kredi verirken orta ve köylü sınıfa kredi vermemeye başladılar. Küçük ve uyum sağlayamamış işadamları, küçük burjuvazi ve çalışan yoksullar sıkıntıdaydı. Kafaları basit ve düz işleyen bu insanlar tepkilerini gördükleri makineleri parçalayarak ortaya koydular. Ama bu kalkışmalar etkili olamadı. Sadece pamuk endüstrisinin ütopik olan kar imajını daha az ütopik yapmakla yetindi.

Demir Üretimi, Kömür ve Demiryolları

Tüm bu olaylar yaşanırken İngiltere demir üretiminde Fransa'yı %40 kadar geçebiliyordu. İngiltere demir üretiminde kıtadaki toplam üretimin yarısından çok daha azdı ve çok küçük rakamlara sahipti. Ancak kömür madeninde işler tam tersiydi. Kömür büyük bir güç kaynağıydı ve güçlü sömürgeleriyle birlikte ağababası İngiltere'ydi. Kömürün üretim kapasitesi muazzam boyutlardaydı. 1800'de on milyon ton kömür yani dünya kömür üretiminin yaklaşık %90'ına sahiptiler. En yakın rakip Fransa'nın kömür üretimiyse bir milyon tondan daha azdı. İngiltere'de demiryollarının uygulanabilir ve oldukça karlı olduğu 1825-30 dolaylarında farkına varıldı. İlk kısa mesafe hatları ABD, Fransa ve Almanya'da ortaya çıktı. Bu furyanın sonucu şüphesiz başka hiçbir buluşun sanayi devriminin verdiği gücü daha iyi görselleştiremeyeceğiydi. Rüzgar hızıyla ülkeler ve kıtaları aşan dumanlı yılan onların gözünde zaferin ta kendisiydi. İngilizlerin demir üretimi 680 bin tondan 2 milyon 300 bin tonlara çıktı. Yaklaşık üç kat arttı. Demir üretimiyse 15 milyondan 50 milyona kadar yükseldi... Hem ulaşımda hem de pazarlamada demir ve kömür artık önemli bir silah halini aldı.

Sonuç

Genele baktığımız zaman İngilizler işte bu riskli, plansız ancak etkili empirik yolla zenginleştiler. Hanımları kitaplar okuyarak birer "hanımefendi" olmaya başladı. Şehirler ortaya çıktı ve ana gelir olan tarım yavaş yavaş öldü. İngiltere artık "Dünya'nın Atölyesi" haline gelmişti. Tanrılar, İmparatorluklar ve Sultanlar buharlı güç karşısında yenilgiye uğradılar.

Not: Aynı makaleyi başka bir sitede daha paylaştım, sahibi benim. O sitede denk gelinmesi ihtimaline karşın ayrıca belirteyim dedim, makalemi kendi blogumda da paylaşmak istedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder