24 Mart 2018 Cumartesi

TORKU Arena Hakkında Yanlış Bilinen Bir Konu: TORKU Arena Dünya'nın en iyi 5 stadından biri değil!

Selamlar. Bugün ilginç bir konu hakkında yazı yazacağım. Konya Büyükşehir Belediyesi'nin ve Türk basınının, Türk halkına neredeyse her yıl anlamsızca dayattığı (reklam, pano vb.) ve bizim halkımızın da her yıl anlamsızca inandığı bir yanlıştan bahsedeceğim. Konyaspor'un kullandığı TORKU Arena, Dünya'nın en iyi 5 stadından biri mi? Hadi gelin 2014'ten beri istisnasız her yıl Konya'nın reklam panolarına misafir olan bu reklamın gerçekliğine göz atalım.


Konya halkı 2014'ten beri stad yapılmadığını düşünüyor olacak ki her sene bu söyleve körü körüne inanır. Öncelikle şuradan başlayayım, "Dünya'nın en iyi ilk 5 stadından biri" söylevi 2014'ten beri geçerliliğini korumamakla birlikte, aslında 2014'te de geçerli bir söylev değil. Olayın özü çok başka ve basınla belediye bunu inatla yanlış lanse ediyorlar.

Şimdi, basının ve Konya Belediyesi'nin referans aldığı listeye bakalım. StadiumDB'nin yapmış olduğu "2014 senesinde yapılan en iyi stadyumlar" listesi. Bakın tekrar ediyorum, "en iyi stadyumlar" değil "yapılan en iyi stadyumlar". Listeye şuradan gidebilirsiniz bu arada.



Öncelikle bu görüntü size yolladığım linkten hiçbir şekilde oynama yapılmadan alınmıştır. Şimdi, linke girip kendinizin de görebileceğiniz gibi bu liste "En iyi 5 stadyum" listesi değil "2014 senesinde yapılan en iyi 5 stadyum", bu konuda anlaşalım. Görselde görebileceğiniz gibi Konya Büyükşehir Stadyum'u listede 5'inci ancak burada kaçırdığınız bir olay var, bu liste "Public Vote", yani "Halk Oylaması" ile yapılmış bir liste. Ve herkes bilir ki, halk oylaması hiçbir zaman tarafsız olmaz. Hani Facebook, Twitter, İnstagram'da "ülkemizi destekleyin oylayın" diye paylaşımlar bulunulur ya, işte o şekilde seçilen bir liste bu. Kimsenin tarafsız oy atmadığı ve herkesin kendi ülkesine oy attığı bir liste. Yani gerçeği yansıtmayan bir liste.

Peki gerçeği yansıtan oylama ne? Gene aynı sayfada bulabileceğiniz farklı bir oylama. İşte bu;



Bu oylama tamamen tarafsız "Jury Vote" yani "Juri Oylaması" tarafınca yapılmış. Sayfada yazılana göre tamamen tarafsız mühendisler ve stadyum uzmanları tarafından yapılan bir oylama ve gördüğünüz gibi TORKU Arena ilk 10'da bile yok.

Sonuç olarak, TORKU Arena Dünya'nın en iyi 5 stadyumundan biri olmadığı gibi aynı zamanda 2014'te yapılan en iyi 5 stadyumdan biri de sayılamaz çünkü o sıralama, sizin ve benim gibi tarafsızlığı olmayan ve stadyumdan anlamayan insanlar tarafından tamamen duygusalca yapılan bir oylama. Yani geçerliliği yok. Gerçek ilk 10 oylaması, üstte attığım tarafsız jüri oylamasıdır.

Ayrıca günümüze kadar da bakmak isterseniz, 2015, 2016 ve 2017'da seçilen hiçbir listede (jüri ve halk oylamaları) TORKU Arena'nın isminin olmadığını görebilirsiniz. (Şuralardan bakabilirsiniz; 201520162017 )

Hatta, aynı sitenin 2016'daki tarafsız jüri oylamasına bakarsanız da o sene yapılan stadlar arasında 2'nci olarak Vodafone Park'ı seçtiklerini görebilirsiniz.

Peki, Konya Büyükşehir Belediyesi bu durumun farkında değil mi sizce? Bence farkında. Ancak bunu seçim politikası olarak kullandıklarına inanıyorum. Öyle ki 2018'de bile hala "En iyi 5 stadyum" diye reklam panoları asıyorlar. Aradan 4 yıl geçmiş olmasına rağmen. İşin ilginç yanı, insanların salak gibi bu durumu fark etmemesi ve araştırmaması olarak da kalıyor.

Sevgiler.






19 Haziran 2017 Pazartesi

İlk Uçaklar: Nuri Demirağ

Türkiye'de başlatılan sanayileşme çalışmaları elbette harp sanayine de etkisini hissettirdi. Öyle ki Atatürk'ün "İstikbal göklerdedir." yönelimiyle 1925-41 arası gerçekten Türk Havacılığı dünyada önemli bir yer haline geldi.

Teyyare Fabrikası

1925'te Kayseri'de Alman Junkers Fabrikası'yla ortak olarak TOMTAŞ Uçak Fabrikası kuruldu. 170 kişilik ekipte 120 Alman Teknisyen ve 50 Türk vardı. Sonrasında Almanların istediği ütopik maaşlardan ötürü 1928'de anlaşma feshedildi ve fabrika sadece Türklere kaldı. Mühendis yetersizliğinden ötürü Atatürk 30'a yakın lise öğrencisini Fransa'ya gönderdi. Onlara "Ben sizi kıvılcım olarak gönderiyorum, alev olarak geleceksiniz." dedi. Bu öğrenciler döndüler ve gayet donanımlı mühendisler oldular. THK Türkkuşu'nu kurunca (Türkkuşu uçak eğitimi veren bir okuldu) uçak ihtiyacı oldu tabi, Nuri Demirağ'da ihaleye girdi ve kazandı. Hal böyle olunca da Teyyare Fabrikası'nı Fransa'dan gelen bu mühendislerle kurdu. Avrupa'da olan tüm standartlar bu fabrikada vardı. Toplamda 40-50 kişi çalışıyordu fabrikada.

Nu.D 38

Sonunda uçaklar yapılmaya başlandı ve ilk model Nu.D 38'du. THK bunlardan yüklü sipariş verdi. Aynı zamanda Gök Okulu'da açıldı o zaman (Gök Okulu'da Türkkuşu gibi uçak eğitimi veren okul. Ancak Nuri Demirağ tamamen kendisi için açıyor burayı, devlet elinde değil.), pilotlar yetiştirilmeye başlandı ve Nu.D 38'in denemeleri yapıldı. Sonuçlar başarılıydı. Bu model yurt dışındaki uçak fabrikalarının ilgisini çok çekmişti, ciddi bir iş vardı çünkü ortada. 12 tane uçak hazır hale getirildi. Ancak sonra ne oldu peki? Atatürk öldü.

Atatürk Ölünce

Atatürk ölünce THK verdiği siparişleri iptal etti. Bunun hikayesi şöyle anlatılır "THK'den yetkililer uçakları izlemeye gelir. Uçak tam havalanacakken yere çakılır ve düşer, pilot ölür. Bunun üzerine THK tüm siparişleri iptal eder.". Peki uçak neden düştü? Çünkü pist hatalıydı. Pist pilotaj tabiriyle kısa kaldı ve uçak takla attı. Olaylar tamamen pilotaj hatasıydı, gerçekten büyük talihsizlik. Bunun üzerine de uçağın siparişi iptal edildi.

Hatalı Denilen Uçaklarla Binlerce Saat Uçuş Yapıldı

Gök Okulu'ndaki öğrenciler hatalı denilen uçaklarla binlerce saat uçtuğunu söylerler. Ki gerçekten de öyle, uçaklar çok başarılıydı. O dönem de yurt dışında yapılan tüm uçaklara kafa tutacak nitelikteydi. Nuri Demirağ fabrikayı ve Gök Okulu'nu sipariş gelmeyince biraz daha finanse edebildi ancak sonrasında ekonomik olarak dara düştüğü için kapatmak durumunda kaldı. Uçaklar da hurdaya gitti. Ortada oluşan takipsizlik ve ilgisizlik yüzünden belki de Türkiye'nin hava sanayisinde dışa bağımlı olamayacağı bir gelecek çöpe atıldı.

Not: Aynı makaleyi başka bir sitede daha paylaştım, sahibi benim. O sitede denk gelinmesi ihtimaline karşın ayrıca belirteyim dedim, makalemi kendi blogumda da paylaşmak istedim.

Sanayi Devrimi ve Zenginleşen İngilizler

Büyük imparatorluklar ve eskiçağ uygarlıkları batının silahları, gemileri, tüccarları ve buharlı makinelerine teslim oldular. Sanayi Devrimi'nden sonra gelişen üretim gücüyle birlikte batının yaptığı kapitalist girişimin gelişmesi sadece zamana bağlıydı. Genel olarak baktığımız zaman batının en büyük gücü her zaman bilgiydi. Bilgiyi, bilgi edinmek amaçlı kullanarak geliştiler ve güçlendiler. 

Batının bilgi kaynağı

18.yüzyılda batının en önemli bilgi kaynağı denizlerdi. Demiryolu icadı daha tam olarak yaşanmadığı için deniz onlar için en hızlı ulaşım aracıydı. Diplerinde bulunan şehirlerden önce Dünya'nın öbür ucundan gelen deniz yolcularından bilgi alırlardı. Daha sonra 19.yüzyılda başlanan demiryolları ile artık diplerindeki şehirlerden de haberdar olmaya başladılar. Ancak genel olarak baktığımız zaman deniz İngilizler için başlı başına bir nimetti.

Denizin Nimetleri

İngilizlerde taşra kasabaları küçükte olsa birer kent yerine geçerdi. Ancak gerçek kentliler çevresinde bulunan taşralardaki insanlara aptal, kalınkafalı, cahil ve bağnaz gözüyle bakarlardı. Kent ve kır, tarım ve kent işleri olarak ayrılırdı. Başlarda soylular çevrelerindeki köylülerin sırtından geçinirdi. Köylüler tahıl ve hayvan ticareti yapar, çiftlik ürünleri işlerdi; orta sınıf halksa noter olarak soyluların malikanelerinde bulunur ya da bitmek bilmeyen davalarına bakardı. Ancak Sanayi Devrimi'nden sonra "sömürge" anlayışı ortaya çıktı. Kısaca önsöz söylemem gerekirse, İngilizleri başta çılgınlarca zenginleten pamuk endüstirisi; pamuk endüstirisinin geliri yavaşladığı an gelirlerine ivme kazandıran şey de demiryolları oldu. Sömürge ticareti pamuk endüstirisini yarattı ve besledi. Bristol, Glasgow ve özellikle köle ticaretinin merkezi olan Liverpool gibi büyük sömürge limanlarının hinterlandı gelişti. Yani anlayacağınız 18.yüzyılda deniz onlar için bir nimet oldu. 

Pamuk Endüstrisi'nin Ütopik Geliri

Pamuk Endüstrisi en büyük gelir kaynakları demiştim, öyle. 1789'da Robert Owen gibi eski bir manifatura tezgahtarı Manchester'da borç aldığı 100 sterlinle işe başlıyor, 1809'daysa New Lanark Fabrikaları'nı nakit 84.000 sterlin vererek satın alabiliyordu. Üstelik Owen'ın başarı öyküsü oldukça mütevazı bir başarı öyküsü, ötekileri siz düşünün. Hindistan Pamuklu dokumanın başını çekiyordu ancak Sanayi Devrimi'nden sonra Hindistanda başlayan endüstrisizleşme ve buna karşılık İngilizlerin hızlı üretimleri onları tek el haline getirdi. 1820'de Hindistan sadece 11 milyon yarda pamuk alırken 1840'da bu rakam 145 milyon oldu. Yani Hindistan'dan gördükleri pamuklu dokumayı sanayi ile hızlandırdılar ve tek el oldular. Pamuk Endüstrisi bir planör gibi arkasına bağlandığı sömürge ticaretinin çekmesiyle birlikte havalandı. 1750-1769 yıllarında sömürgelerin katkılarıyla İngilizlerin pamuklu ihracatı on kat arttı. Bu pazara giren bir İngilizin sömürglererle birlikte kazandığı para miktarı çok büyük boyutlardaydı. Latin Amerika, Napoleon Savaşları sırasında neredeyse tamamen İngiliz ithal mallarına bağımlı hale geldi. Bu kıta 1820'de Avrupa'nın dörtte biri, 1840'da ise Avrupa'nın neredeyse tamamı kadar İngiliz pamuklu giysisi satın almaya başladı. İngilizlerin pamuk endüstrisi resmen dünya tarihinde bir dönüm noktasıydı. Çünkü Avrupa her zaman doğuya sattığından fazlasını doğudan ithal etmişti ancak ibre artık tersine dönüyordu... Pamuklu imalatının bütün hammadeleri dışarıdan geliyordu. Dolayısıyla sömürgecilik ve kölelik sistemiyle çözüm buldular. 1830'da modern anlamda "endüstri" ve "fabrika" İngilizlerin pamuk alanları anlamına gelmekteydi. İngiltere'ye giren ham pamuk miktarı 1785'te 11 milyon libreden 1850'de 588 milyon libreye çıktı, üretimse 40 milyondan 2.200 milyon yarda kadar yükseldi. İngiliz ihracatının %50'si pamuk olmuştu. Eğer pamuk gelişirse ekonomi gelişiyor, pamuk düşerse ekonomi de geriliyordu.

Pamuğun Tökezlemesi

Toplumsal nitelikte bunalımlar bunun sonucunda baş gösterdi. Yeni ekonomiye geçiş toplumsal boyutta sefaleti ve hoşnutsuzluğu yarattı. Bankalar burjuva sınıfa kredi verirken orta ve köylü sınıfa kredi vermemeye başladılar. Küçük ve uyum sağlayamamış işadamları, küçük burjuvazi ve çalışan yoksullar sıkıntıdaydı. Kafaları basit ve düz işleyen bu insanlar tepkilerini gördükleri makineleri parçalayarak ortaya koydular. Ama bu kalkışmalar etkili olamadı. Sadece pamuk endüstrisinin ütopik olan kar imajını daha az ütopik yapmakla yetindi.

Demir Üretimi, Kömür ve Demiryolları

Tüm bu olaylar yaşanırken İngiltere demir üretiminde Fransa'yı %40 kadar geçebiliyordu. İngiltere demir üretiminde kıtadaki toplam üretimin yarısından çok daha azdı ve çok küçük rakamlara sahipti. Ancak kömür madeninde işler tam tersiydi. Kömür büyük bir güç kaynağıydı ve güçlü sömürgeleriyle birlikte ağababası İngiltere'ydi. Kömürün üretim kapasitesi muazzam boyutlardaydı. 1800'de on milyon ton kömür yani dünya kömür üretiminin yaklaşık %90'ına sahiptiler. En yakın rakip Fransa'nın kömür üretimiyse bir milyon tondan daha azdı. İngiltere'de demiryollarının uygulanabilir ve oldukça karlı olduğu 1825-30 dolaylarında farkına varıldı. İlk kısa mesafe hatları ABD, Fransa ve Almanya'da ortaya çıktı. Bu furyanın sonucu şüphesiz başka hiçbir buluşun sanayi devriminin verdiği gücü daha iyi görselleştiremeyeceğiydi. Rüzgar hızıyla ülkeler ve kıtaları aşan dumanlı yılan onların gözünde zaferin ta kendisiydi. İngilizlerin demir üretimi 680 bin tondan 2 milyon 300 bin tonlara çıktı. Yaklaşık üç kat arttı. Demir üretimiyse 15 milyondan 50 milyona kadar yükseldi... Hem ulaşımda hem de pazarlamada demir ve kömür artık önemli bir silah halini aldı.

Sonuç

Genele baktığımız zaman İngilizler işte bu riskli, plansız ancak etkili empirik yolla zenginleştiler. Hanımları kitaplar okuyarak birer "hanımefendi" olmaya başladı. Şehirler ortaya çıktı ve ana gelir olan tarım yavaş yavaş öldü. İngiltere artık "Dünya'nın Atölyesi" haline gelmişti. Tanrılar, İmparatorluklar ve Sultanlar buharlı güç karşısında yenilgiye uğradılar.

Not: Aynı makaleyi başka bir sitede daha paylaştım, sahibi benim. O sitede denk gelinmesi ihtimaline karşın ayrıca belirteyim dedim, makalemi kendi blogumda da paylaşmak istedim.

25 Nisan 2017 Salı

Mi Band Şarj Sorunu



Selamlar herkese, kullanmakta olduğum Mi Band 1S'te maalesef şarj sorunuyla karşılaştım. Aleti şarja takıyordum ve hiçbir şekilde tepki vermiyordu. Öncelikle çoğu kullanıcının bu sorunu yaşadığını söylemeden geçmeyeceğim lakin şunu belirtmemde de yarar var ki bu çözümleri sadece 1S'de denedim ve işe yaradığını gördüm, Mi Band 1 veya 2 kullanıyorsanız verimli sonuç alacağınıza garanti veremem. Çözümlere gelirsek:


Mi Band'ın ve Şarj Aletinin Uçlarını Silmek

Kulağa komik geliyor olabilir ama ilk bozuluşunda bunu yaptım ve işe yaramıştı, şimdiye kadar bunu yaptığınızı farz ediyorum ve asıl olaya geçiyorum. Yapmadıysanız hemen deneyin.


Videoda sadece Mi Band'ı silmiş ama siz şarj aletinin giriş uçlarını da silin. Hafif bir şekilde bastırarak temiz bir penye ile silmeniz yeterli olur.

Mi Band'ı ve Şarj Aletini Buzdolabına Koymak

Eğer üstteki seçenek işe yaramadıysa bunu denemek durumundasınız, 20-25 dakikalığına buzdolabına koyun ve çıkardığınızda şarj etmeyi deneyin. Umarım verimli sonuç alırsınız, sevgiler.

24 Eylül 2016 Cumartesi

Flashtool İçin FTF Dosyası Oluşturma (Sadece Xperia Serisi İçin)


XperiFirm

Öncelikle XperiFirm programına ihtiyacınız var, buradan XperiFirm'i indirin.


Programı açtığınızda sol taraftan cihazınızı seçin ve ardından model numarasını. Model numarası kısmı önemli, eğer yanlış modem numarasını seçerseniz cihazınızda sıkıntı çıkabilir. Örneğin ben Xperia Z3'ün D6603 modelini kullanıyorum. Ardından Market bölümünden Turkey'i bulun ve Operatör bölümünden indirmek istediğiniz Operatör romunu seçin. Tavsiyem Customized TR romudur. Customized TR indirirseniz operatörlerin gereksiz uygulamalarını silmekle uğraşmazsınız.


Sol alttaki Unpack Automatically tikinin işaretli olduğundan emin olun. Download deyin. 



Kaydetmek istediğiniz yeri seçin.




İndirme bittikten sonra Close diyin ve indirdiğiniz dosyayı açın.



Klasörün içinde fwinfo.xml isimli bir dosya olacak, silin. XperiFirm ile ilgili başka işimiz kalmadı, şimdi Flashtool adımlarına geçeceğiz.

FlashTool

Öncelikle FlashTool driverlarınızı kurun. 

Tools > Bundles > Create 



Select Source Folder'dan indirdiğiniz dosyayı seçin.



Device satırına tıklayın ve oradan kurmak istediğiniz cihazı seçin.


İndirdiğiniz Firmware versiyonunu ve Market'i yazın. XperiFirm'den bakabilirsiniz.


Hepsini sağ tarafa aktarın ve Create diyin.


Create dedikten sonra FlashTool FTF dosyasını oluşturmaya başlayacaktır. Bitene kadar bekleyin.



İşlem bittikten sonra FTF dosyası Firmwares klasörüne kaydolmuştur. "C:\Users\[PC Adınız]\.flashTool\firmwares" yolundan bulabilirsiniz.

Bir torrent, birde FTF dosyası olmak üzere iki dosya oluşturmuştur. FlashTool işlemlerinde sadece FTF dosyasını kullanacaksınız. Umarım yardımcı olmuştur, herkese sevgiler.

16 Eylül 2016 Cuma

Android'i iOS'dan Daha İyi Yapan Nedir?


Yıllardır süre gelen yazılım savaşı ve kullanıcıların isteklerine göre şekillenmiş lider iki mobil işletim sistemi, Android ve iOS.

Bu yazımda Android'i iOS'dan iyi kılan noktalara değineceğim.

Çok Fazla Seçenek!



Apple geçtiğimiz dönem 6S, 6S Plus ve SE isimli üç model çıkardı. Mantık çerçevesinde baktığımız zaman bu sizi sadece üç farklı ekran ve iki farklı tasarıma zorladı. Ancak Android'de böyle bir sıkıntınız yok. Samsung, HTC, Sony, GM, LG, Huawei, Lenovo ve operatör telefonları da dahil akla gelebilecek bir çok firmadan, farklı renklere, tasarımlara, ekranlara, materyallere sahip farklı farklı tercihler arasından istediğinizi seçebiliyorsunuz. Modüler bir telefon istiyorsanız G5, su geçirmez telefon istiyorsanız S7, büyük ekran ve bunun yanı sıra bir kalem ile yaratıcılığınızı konuşturmak istiyorsanız da Note serisinden bir telefon alabilirsiniz. Android'de farklı renkte ve dizayndaki telefonlar sadece sizin bütçenize ve isteklerinize göre şekilleniyor. Android siz ne isterseniz o oluyor.

Micro SD Card Desteği!



Aldığınıza telefondaki dahili hafıza ne kadar fazlaysa, ödeyeceğiniz parada o kadar tuzludur. Ancak çoğu düşük dahili hafızaya sahip Android telefonlara SD Card takarak bu sorunun üstesinden kolayca gelebilirsiniz! Daha fazla belleğe vereceğiniz paranın yarısına, hem taşınabilir hemde daha ucuz bir bellek kullanabilirsiniz.

Android Özelleştirilebilirliği



Farklı Launcher ve Widgetlar kullanarak telefonunuzu istediğiniz görünüme sokabilirsiniz! İsterseniz iOS yaparsınız, isterseniz Windows Phone, isterseniz daha fazlası! Binlerce seçenek arasından göze hoş gelen ve kullanımınıza uygun olanı seçip kullanabilirsiniz.

Custom ROM Desteği



Tamamen açık ve tamamen özelleştirilebilir. Farklı kişiler tarafından yapılmış sizin kullanım tarzınıza hitap edecek veyahudda telefonunuzun performansını arttıracak farklı yazılımları kurabilir ve bunlar üzerinde oynama yapabilirsiniz. Android tamamen açıktır ve yapabileceğiniz çoğu şey sadece telefonunuzun sahip olduğu özelliklerle birlikte yaratıcılığınıza kalmıştır. Önceki Android versiyonunuzu yükseltebilir hatta Ubuntu, Firefox OS, Sailfish gibi farklı yazılımlarıda deneyebilirsiniz!

Google Play Store



Android'in uygulama ağı her zaman iOS'unkinden daha geniş olmuştur. Kesinlikle benzer şekilde birbirlerini karşılayan uygulamaların var olduğuna hak veriyorum, lakin işin teferruatına inerseniz çoğunluğun ne kadar önemli olduğunu anlarsınız. Çünkü iOS'daki tek uygulamanın yapamadığı ufak bir işlemi Andorid'deki beş uygulamadan biri yapabiliyor. Çoğunluk ve alternatif her zaman iyidir.

Android Gelişiyor, Teknoloji Gelişiyor



Laglar, buglar, bir noktadan sonra sıkan bir arayüz, alternatifsizlik, tamamen kilitli bir yazılım. Bunların hepsi iOS'da, zıttı ise Android'de birleşiyor. Android platformu açık bir platform olduğu için çoğu zaman hataların hızlı çözüldüğü bir platform olmuştur. Çünkü oluşan bir hatayı herkes ufak bir araştırma ve uğraş ile çözebilir. Ancak iOS kapalı bir sistem olduğu için hiçbir zaman buna imkanınız olmayacaktır. Android'in avantajı açık olmasıdır. Bir düşünün. NFC Sistemi, Mobil Cüzdan Sistemi, Retina Tarayıcı, Parmak İzi Okuyucu ve dahası... Bunlar neden ilk Android'de çıktı sanıyorsunuz? Geliştiriciler kafalarında kurguladıkları bir oluşumu ilk Android'de denemek zorundadır çünkü iOS o kadar kapalıdır ki buna izin vermez. 

Unutmayın, şu mobil dünyada gördüğünüz çoğu önemli şey ilk Android'de bağımsız bir yazılımcı tarafından kodlanmış, sonrasında yayılmıştır. Apple'ın bile övünerek anlattığı çoğu özelliğin ilk taslağı her zaman Android'de çıkar, ardından Apple iOS'a uygular. Bu böyledir, böyle devam edecektir. Herkese sevgilerle.

Android'de Ram Sorunsalı



Android'in çalışma mantığı hakkında en ufak fikri olmayan insanların genellikle tek sızlandığı nokta "Android çok Ram kullanıyor" olur. 512 MB Ram'i olan ve bunun yanı sıra kötü özellikli telefonlara sahip olan insanlar genellikle telefonlardaki takılmalarını ram kullanımına ve dolayısıyla Android'e bağlarlar. Bunun ram kullanımı ile alakası olmadığını üzülerek söylemek zorundayım. Çünkü iyi işlemciye ve yüksek bellekli bir ram'a sahip olan telefonlara bakarsanız onlarda da ram kullanımının fazla olduğunu ve o telefonlarda da takılma olmadığını fark edersiniz. Kısacası telefonunuzun takılması Android'in fazla ram kullanmasından değil, sizin telefonunuzun dandikliği ve çağın gerisinde kalmasından dolayıdır. 

Şimdi sizlere Android'in neden fazla ram kullandığını anlatacağım.

Boşta Kalan Ram İsraftır!

Android bir Linux yazılımıdır ve çalışma mantığı "Boşta kalan ram israftır, mümkün olduğunca doldurulmalıdır." şeklinde ilerler. Basit bir şekilde örnek vermek gerekirsek, 10MB Ram isteyen bir uygulamayı 100MB'a yayar ve bu sayede o uygulamadan 10 kat daha fazla verim alır.


Eğer 50 tane uygulamanız varsa, bu sistem işe yarar. Ancak 100 tane uygulamanız olursa her uygulama daha çok ram kullanımını ifade eder ve bu sistem çalışmamaya başlar. Kısacası hiçbir uygulamada 10 kat daha fazla verim alamamaya başlarsınız. Artık yükleyebileceğiniz uygulamaların sınırına ulaşmış olursunuz. Eğer 110 uygulama yüklerseniz de bellek şişer ve sınırı aşarsınız. Böyle bir durumda da artık daha iyi bir telefona ihtiyacınız olur. Sizde çok fazla ram kullanıldığı için sorunu Android'e bağlarsınız ama sorun Android'de değil, telefonunuzun size yetmemesi ile alakalıdır.

Günümüzde 800TL ve üstüne satılan çoğu telefonda bu sorunla karşılaşmamanız olasıdır. Çünkü o miktarda satılan bir telefonun özellikleri normal bir kullanıcı için yeterlidir. Eğer üst düzey, çok fazla uygulama yükleyen bir kullanıcıysanız bununla birlikte daha üst düzey bir telefona ihtiyaç duyarsınız. Dolayısıyla ödeyeceğiniz miktar da artar.

Umarım açıklayabilmişimdir. Herkese sevgiler.